Birçok açıdan ilginç bir kongre oldu. ŞALFED galiba ilk defa Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen’in katılmadığı bir kongre yaptı. AK Parti’nin Kızılcahamam kampı nedeniyle gelememişti ama kampın tarihi çok önceden bellidir zannederim, dolayısıyla ŞALFED’in kongresi başka bir tarihe de alınabilirdi, mutlaka 28 Nisan’da yapılacak diye bir şart yoktu. Nitekim geçtiğimiz aylarda sözlü olarak 14 Nisan’da olacağı söylenmişti ve 28 Nisan tarihi açıklanınca şahsen şaşırmıştım.

Bir başka ilginç durum, iki aday arasında bu kadar oy farkını da sanırım bekleyen fazla kişi yoktu. Adaylar açıklandığı tarihte kamuoyundaki genel görüş Hasan Keskin’in daha şanslı olduğu yönündeydi, ben de bunu Ömer Karadeniz’le röportaj için bir araya geldiğimizde açıkça dile getirmiş, “Tabii kongreye daha vakit var. Ayrıca hiçbir maç oynanmadan kazanılmaz” diye de eklemiştim. O gün, Ömer başkanın yakın çalışma arkadaşlarından biri buna itiraz etmiş, kamuoyunda böyle bir algı olduğunu kabul etmekle beraber bu algının isabetli olmadığını ve asıl kendilerinin daha şanslı olduğunu ifade etmişti.

Kampanya süresince kamuoyundaki bu algı da değişti ve seçimin kafa kafaya geçeceği yorumları dillendirildi. Kongrede oy verme işlemi devam ederken de gerek salonda gerek kulislerdeki intiba, Ömer Karadeniz’in kazanacağı yönünde ağır basmaya başladı. Hâttâ gözlem, yorum ve analizlerine güvendiğim bir arkadaş “Ömer Karadeniz’in listesi 50 oy farkla kazanırsa şaşırma” diye biten ve bu iddiayı temellendiren bir analiz yaptı. Gerçekten de dediği gibi oldu ve ben de kendisini tebrik ettim.

Bu sonucun nasıl hâsıl olduğu hakkında ilgili çevrelerde bol miktarda yorum ve analiz yapılıyor. Bize göre, bundan önce atlanmaması gereken bir husus vardır: ŞALFED’in hâlihazırdaki durumu ve bu durum hakkında konuşul(a)maması. Dünkü kongreye konuyla ilgili en ufak bir bilgisi olmayan biri gelse, ortama baksa ve konuşmaları dinlese her şeyin güllük gülistanlık olduğunu sanırdı. Teşekkür üstüne teşekkürler, birbirine iltifatlar, plâketler, flamalar, en ufak bir çatlak (!) ses yok. Ne kadar güzel.

"Burada konuşmayacaksak nerede konuşacağız?"

Buna bir de divan başkanı Mehmet Muhcu’nun konuşmacılara söz verme bölümünde “Geçmişi eleştirmeyeceksiniz” şartı koşması iyice tuz biber oldu. Ya ne olacaktı? Nitekim ilk konuşan Halil Toprak ağabey “Burada konuşmayacaksak nerede konuşacağız? Yanlış gördüğümüzü eleştirmeyeceksek ne işimiz var?” diye tepki gösterince Mehmet abi “eleştirme değil sataşma dedim” diye düzeltti ama vaziyeti kurtarmaya yetmedi. Eski kongrelerden birinde yine Mehmet Muhcu’nun mikrofonu aldığında “Ne konuşacaksak burada konuşalım. Eteğimizdeki bütün taşları dökelim, dışarıda yine kardeş olalım” mealindeki sözleri halen hafızalarımızdaydı.

ŞALFED eleştirmeye eleştirmeye bugünlere gelmişti. Kasada on bin lira, yıllar sonra önümüze konan dijital baskı bir dergi, belediyenin bir tesisinin bodrumuna tıkıştırılan kahvaltılı (!) bir kongre... Yakın geçmişte gök kubbede yankılanan “ŞALFED’in bize ne faydası var?” ve hâttâ “Ayrılalım!” sesleri. Bu insanlar Şalpazarı’nın mağduriyetini ve bu tür üst kurumların kolay kurulmadığını bilmiyor mu da ayrılmaktan bahsediyorlar?

Delegelik konusu ve ortak liste problemi

Öncelikle değinmek istediğim iki konu var:

-Delege sistemi.

Delegelerin nasıl ve kimler tarafından belirlendiği elbette tüzükte yazılıdır. Pekâlâ, daimi delegeleri saymazsak kongre dönemleri dışında delege olduğunu bilen kaç kişi vardır? Delegeler sadece kongre yaklaşırken mi hatırlanır? Oy verme araçları mıdır bu insanlar? Sonra delege olmak isteyenler dernek yönetimi tarafından hangi kritere göre seçilirler? Mesela dernek yönetimine muhalif bir üye delege yapılır mı yapılmaz mı? Mesela ben Şalpazarı Eğitim Derneği kurucu yönetiminde bulundum ama ne hikmetse derneğin üye olduğu ŞALFED ve TDF’nin aradan geçen bunca yılda yaptığı bir sürü seçimde sadece bir kez delege oldum ve oy kullandım. Dün de delege değildim. Bir tuhaflık yok mu burada?

-Ortak liste.

Bu içler acısı bir durumdur. Bir yönetici adayının seçime giren listelerin hepsine yazılmasından bahsediyorum. Bu şimdi gerçek anlamda bir seçim oluyor mu olmuyor mu? Geçtiğimiz günlerde bu konuyu konuştuğumuz duayen bir isim “Herkes sadece bir listeye girebilse, Federasyon için olmazsa olmaz bir isim yönetim dışında kalabiliyor. Bak, ŞALFED’de Mustafa Küçük’ten sonra yıllardır doğru dürüst bir genel sekreter olmadı” cevabını verdi. Bu mevcut durum için makûl bir açıklama olabilir. Tamam da zaten problem mevcut durumun kendisi. Şalpazarı’nın insan kaynağı bu kadar mıdır ki olmazsa olmazlarımız olabiliyor? Eğer bu kadarsa, çeyrek asrı geçen dernekçilik tarihimizde yeteri kadar insan sermayesi biriktiremedik mi?

Kısmetse bir sonraki yazıda devam edeceğiz. Sanırım daha “acı” bir yazı olacak.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.