“selamünaleyküm” “aleykümselam” “nasılsınız” “iyim Allah’a şükür sizleri sormalı. Siz nasılsınız” “iyiyiz işte ne olsun, gördüğün gibi…” bunlar olması gereken karşılaşma selamlaşmaları. Hatta eğer İngilizce eğitimi almışsanız, ders ilk olarak bu tip konuşmalarla başlar ve devam eder. Çünkü dünyanın kabul ettiği, dünyayla birlikte herkesin de olmasını istediği bir kalıp, yapı diyebiliriz bu selamlaşma tarzını. 

“nere (nereye) gidisun (gidiyorsun)” “gidiyorum bir yere.” “ niye çok mu gizli” “karaköy’e gidiyorum” dedi yanımdaki şahıs ve ardından da açıklama getirme gereği hissetti. İstanbul ekonomisinin kalbi sayılan Karaköy hafızlarımıza biraz olsun çirkin bir şekilde kazındığından açıklama gereği hissetti bence. Elindeki poşetin içerisinde cihazı göstererek “bunu tamir ettirmeye gidiyorum” dedi. 

Özellikle üzerinde dikkat kesildiğim bir olay olduğundan ve yöremizin insanlarında, giriş paragrafında belirttiğim selamlaşma yerine şunlar hakim. “nereye gidiyorsun?” halbuki bu soru bir selamlaşma başlangıcı olmadığı gibi karşı tarafı yalan söylemeye de itebilen bir sorudur. “sana ne” cevabını beklemek kadar ağır bir soru “nereye gidiyorsun?” sorusu. Aslında dikkat edilirse soruyu soran kardeşlerimizin dudaklarından soru gayri ihtiyari dökülüyor. Yüzde seksenini alışkanlıktan sorduğu soru senin nereye gittiğini gerçekten önemsediğinden sormuyor. Selamlaşma tarzı olarak soruyor. 

Bunlardan daha kötüsü de var. “Nerden gelip nereye gidiyorsun?” sorusu. Bu soru, günlük genel bir rapor ister cinsten. Şahıslara göre bu tip sorulara gerçekten cevap verenler var. Bende o cevap verenlerdenim aslında. Fakat doğru olmayan bu selamlaşma tarzını düzeltmenin, kendimizi zorlamanın zamanı geldi de geçiyor… 

Benim gördüğüm ve sakıncalı olarak düşündüğüm, toplum içerisinde sırıtan bazı sorular var. “Nereye gidiyorsun? Falan yere gidiyorum. Nerden geliyorsun? Falan yere uğradım da oradan geliyorum. İzinde misin? Evet. Kaç gün izinin? On gün. Ne zaman dönüyorsun? Bir hafta sonra gideceğim. Ne iş yapıyordun sen? Bir şirkette çalışıyorum. Ne iş yapıyorsun orada?  (mesela) güvenlik işi yapıyorum. Ne kadar alıyorsun? (maaş sorusu). Bin beş yüz lira alıyorum (mesela).…Hımm. Az alıyormuşsun here. Ee yemeğeni falan veriyorlar mı? Sana ne kadar kalıyor? Kirada mı oturuyorsun? Gibi soruları çoğaltabiliriz.  

Yukarıdaki konuşma tahmini bir konuşma ve genelde bu şekilde olduğundan yaklaşık soru ceva cinsinden yazdım. Bire bir örtüşmese de aşağı yukarı aynı. Karşımızdakini farkında olmadan rencide edici sorduğumuz sorulardır bunlar. Doğrumu? Asla doğru değil. 

Otobüs durağında tanıdığa yaklaşıp “ne haber” diye sorduğunda durakta bekleyen kulağındaki kulaklığı çıkarıp “ dershaneden geliyorum” cevabını vermesi nerelerde olduğumuzun bir göstergesidir. Kulağında kulaklık olduğundan belli ki soruyu duymadı ve “bu bana en fazla nereden geliyorsun diye sormuştur düşüncesiyle verdiği cevap. Yaşanmış bir olaydı. 

Nasıl ki alışkanlıkları bırakmak için uğraşıyorsak bu çirkin alışkanlığı da bırakmak için uğraşalım. Belki iyi niyetimizden soruyoruz, belki selamlaşma amacıyla fakat güzel bir alışkanlık değil. Elimizden geldiğince vazgeçmeye çalışalım.

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.