Biz elli sekizinci maddenin şimdi düzeltilmesini istiyoruz. Yok, yok, sonra düzeltilmesini istiyoruz. Hayır bu sene kaldırılsın, bir dahaki seneye o zaman düşüneceğiz. Ben yine karar veremedim, düşünme hakkımı ne zaman kullanacağımı daha düşünmedim.

Yukarıdaki yazdığım saçmalıkları Fenerbahçe yönetimi çarşaf çarşaf açıklamalarda kullanıyor. Bire bir örtüşmese de genel olarak anlatmak istedikleri bu, daha doğrusu neyi anlatacaklarını bilemiyorlar. Düştükleri durumdan nasıl bir kıvrak zekayla sıyrılıp TFF ve UEFA ya nasıl çalım atabiliriz düşüncesinin kıskacında kalmış durumdalar.

İşin enteresan bir bölümü de hiçbir kulüp yöneticisi yapıcı olarak bir adım atmıyor. Herkes çıkarının peşine düşerken altta kalanın canı çıksın misali bir adım aşağıda kalan kulübün üzerine basma çabasında. Gözünü para ve başarı hırsı bürümüş kulüplerin gidişatı insanlık çizgisinden sapmış uçuruma doğru ilerlemekte. Galatasaray Avrupa kupalarına katılamazsak mağduriyetimizi TFF karşılasın diyerek anlatmak istediğimize bire bir örnek vermişlerdir.

Elli sekizinci maddenin ne olduğunu dahi bilmeyenler sırf Fenerbahçe’ye kıllık olsun diye değişmesin nidaları atarken bu kulübe düşman gözüyle bakılmaktadırlar. Fenerbahçe yerinde sıradan bir Anadolu takımı olsa şimdiye kadar çoktan küme düşmüşken hiç kimse de elli sekizin ellisini dahi aklına getirmeyecekti. Yalnız şunu da unutmamalı ki Fenerbahçe düşmanlığını yine Fenerbahçe’nin kendisi tetiklemiştir. Yıllardır Fenerbahçe bir cumhuriyettir söylemleriyle karşı takım taraftarları üzerine kin tohumlarını kendileri ekmiştir.

Biz Ne Yapıyoruz?

Herkesin gelip dört beş attığı takım karşısında geldik, yenildik ve gittik. Sezon başladığından bu yana neredeyse yazdığım bütün yazılarımda defansa bir sağlam eleman alınmalı, Burak kardeşimizin yanına bir sağlam forvet alınmalı, kale de Onur’a bırakılmalı demiştim. Bu söylemlerime bir de Trabzon yetiştirme yeri değil diyerek uyum sorunu yaşayan futbolcuları geniş zamanlarda değerlendirilmesini dile getirmiştim.

Aykut kardeşimiz alınmasın ama kesinlikle Galatasaray’daki Emre’nin yarısı kadar top oynayamıyor. Yalnız bunu söylerken kardeşimin moralini asla bozmak istemiyorum. Çünkü Selçuk İnan da Trabzon’dayken ilk zamanlar çok kötü futbol oynuyordu.

Şenol Hoca ısrarla bir futbolcuyu takıma kazandırmak için kötü de olsa onu saha içinde tutuyor. Biliyor ki ilerleyen zamanlarda oynaya oynaya futbolcu öz güven kazanacak ve bir yıldız olarak sahalarda sahne alacak. Fakat Şenol Hocanın gözünden kaçan küçük bir detay var. O futbolcu kazanma çabalarındayken kaybeden Trabzonspor oluyor. Burak Yılmaz da takıma bu şekilde kazandırılmış bir futbolcumuzdur. Fakat kupa maçlarında ve sıkışık maçlarda, skor olarak iyi maçlarda gençlerin sahne alması bizler için daha iyi olacağını düşünüyorum.

Bu şekilde Trabzon bir maç kaybettikten sonra bizlerde ellerimizi semaya açıp da rakiplerin de puan kaybetmesi için dua etmek zorunda kalmayız. 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.