Açlığın hat safhaya geldiği yıllarda (bizler yoktuk tabi o devirlerde) cebinde paran olmasına rağmen yiyecek hiçbir şey bulamıyormuşsun. Herkes ağaç yaprakları yediğinden bahsederken bize anlatılanlar bir kulaktan girip öbüründen çıkan basit bir hikaye gibi geliyordu. Bir musibet bin nasihatten daha iyidir diye boşuna demiyorlar. Düşünsenize o devirlerde insanlar obezite denen bir kelimenin anlamını ancak sözlüklerden bakabiliyorlardı. Herkes açlıktan fit fiziğe sahipti söylemimiz, işin vahametini yumuşatmak babından olsun.

Kendi adıma konuşayım yolda yürürken birkaç bankanın kasa anahtarının cebimde olduğunu hissederek özgürce dolaşıyorum. İstediğim zaman marketin birine dalıp canımın istediğini alabiliyor veya öylesine göz atıp çıkabiliyorum. Keyif benim değimli koca marketi dolaşırım ve bir sakız alıp çıkabilirimde. O banka kasa anahtarlarının bende olması münasebetiyle market çalışanlarını da kendi işçilerim gibi görüyorum. Marketi ellerim ceplerimde gezerken, reyonları da aşağılar bakışlarla süzüyorum.

Marketten hiçbirşey almadan çıkmışsam anahtarlar cebimi kaşıyor ve mağazaya giriyorum mesela.İhtiyacım olduğundan değil elbette. İndirimde ne var, kaliteyi daha ucuza, çok çok daha ucuza alabilir miyim? Olmuyor. Yolda yürürken vitrinlere bakıyorum olumlu bir pozisyonda içeri dalmak için. Eğer umduğumu bulamazsam kazasız belasız kapağı eve atıyorum.

O bankaların kasa anahtarları, cebimizde taşıdığımız kredi kartları. Sanıyorum herkesin cebinde en az iki bankanın kredi kartı var ve benim yaşadığım duyguların yüzde ellisini herkes yaşıyor.

Toplumumuzun en büyük sorunlarından birisi olan kredi kartı kullanma sorununu gerek devlet gerekse sosyal medyalar aracılığıyla, en az bankaların reklam yaptığının yarısıkadar bizlere aktarılması lazım. O kartların gerekirse devlet tarafından gelirinin üzerinde bir seviyede limit artımının yasaklanması, bir iki borcu varsa o şahsa kart verilmemesi, kredi kartı çıkartılırken şahısların durumunun iyi irdelenip ona göre yalnız bir bankadan kart verilmesi şartlarının aranmasıgerekir.

Açlık yıllarında yaşamadığımız kesin ve hatta obezite kelimesini de çoluk çocuk dahil hepimiz biliyoruz. (Bende dahil) gerçek tüketici rolünü doğru düzgün oynayamıyoruz. Bilinçli tüketici değiliz.

Bir gün evden çıkarken kartımızı evde bırakalım ve o gün cebimizde ne kadar paramız varsa o kadar harcama yapalım. O zaman ne kadar kredi kartı bağımlısı olduğumuzun farkına varacağız. Küçümsenemeyecek derecede olan bu hastalıktan yavaş yavaşsigarayı bırakır gibi kurtulmanın çarelerini bulmalıyız. Dakikada bir cep telefonumuza gelen kredi kartına taksit mesajlarının, bankanın adını görür görmez direk silmeliyiz.

Konunu uzman kişiler tarafından halka daha iyi anlatılması hatta belirli zamanlarda konferanslar verilerek toplum gelişen çağda yaşam standartlarına alıştırılmasılazım gelir. Dilimin döndüğünce toplumun bir hastalığından bahsetmeye çalıştım. Allah yardımcımız olsun.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.