Kuralar çekildiğinde gurubumuza düşen en zor rakip olarak elbette İnter’i görüyorduk. İnter karşısında kimse Trabzon’a şans tanımadığı gibi, şampiyonlar liginde inşallah Bursaspor’un durumuna düşmeyiz tedirginliğini de yaşıyorduk. En kötü ihtimalle bordo mavili takımımızın “Avrupa da en az altı maç oynayacağı maçları izleriz” mantığı, gerçek anlamda şampiyonlar ligi tecrübesi olmayan fırtınaya pek şans tanımıyordu.
Ekranlar karşısında dakika bir gol bir beklentileri yoktu desem yalan olur. En azından çok yemesek duaları bile edilmişti. Bu yüzden de herkes nefeslerini tuttu ve heyecanla atan kalbiyle televizyona odaklandı. Kimse yanındakine bu maçı alırız diyemediği gibi arkasına yaslanıp yayıla yayıla da izleyemiyordu.
Sıkıcı reklamlar kuşağı ekrana bir kara bulut gibi çöreklenirken “Fenerin maçı olsa bunu yapmazlardı” homurtuları yayılıyordu. Anlaşılan yayıncı kuruluş da pek şans tanımamıştı güzel Trabzon’uma. Halbuki Türkiye’yi dünya üçüncüsü yapan kahraman vardı geminin dümeninde. O işini en iyi bilen ve en doğru yapanlar arasında parmakla gösterilecek kişi olan Şenol Hocaydı.
Bizim ayrıca bir korkumuz da geçen senenin dağılmış takımı nasıl bir bağla bağlanacaktı bir birine? Kadro açıklandığında oynayanlar hakkında bizler açık yorum yapamazken acaba bu yabancılar tek yürek nasıl olacaktı? Tek yürek nasıl atacaktı doksan dakika sahada?
Maç başladı ve bizler ha gol yedik ha yiyeceğiz beklentileri arasında bir yandan da hata yapanları eleştirir olmuştuk. Dakikalar ilerlerken gol yemediğimize sevindiğimiz gibi bu büyük arenada kendi gücümüzü de ölçüyorduk. İlk yirmi beş dakika İnter gerçekten üstün oynadı. Bence bunun sebebi bizim takımın bir birini tanıyıp ısınması için geçen zaman dilimidir.
Daha sonra bizlerin dahi şans vermediği Trabzonspor’umuzun oyununu herkes beğenirken İnter takımı da psikolojik çöküş yaşıyordu. Karşısındaki rakip devleştikçe onların direnci kırılıyor ve moral bozukluğu oyunlarına yansıyordu. Aynı şekilde bizim futbolcuların da kendine güveni gelmiş ve en azından beraberliği kurtaracak standartta oyun sergilemeye başlamışlardı. Tam da bu dakikalarda ekranları başında Trabzonspor taraftarı da rahatlamış koltuklarına yayılarak maçın tadını çıkarıyordu.
Tahmin ediyorum ki bu maçı Egemen ve Selçuk da izledi. Elbette arkadaşlarının yanında olmak istediler fakat bence büyük takımdan ayrılmaları onlara pahalıya mal oldu. Onlar için seçtikleri yol hayırlı olsun derken yerlerine gelen futbolcular kendilerinden üç dört kumaş daha iyi olduğunu onlara hatırlatırım. Belki de Trabzon’a iyilik yapmışlardır.
Golü bulduktan sonra yüzlerimiz gülerken galibiyet neden olmasın diye geçirdik içimizden. İnter’in bizden daha çok pozisyon bulduğu gerçek fakat önemli olan topun kale çizgisini geçmesi ve bunu da biz başardık. Golü atarak sosyal paylaşım sitelerinde bize hiç şans vermeyen diğer takım taraftarlarının yazdığı saçma sapan skorları gözlerine soktuk.
Şenol hocanın dediği gibi eğer takım şımarmazsa çok işler başarır, lakin İnter’i yendik diyerek rehavete kapılırsalar sadece İnter’i yenmişlikleriyle kalırlar. Umarız böyle bir şey olmaz çünkü bizler onlara güveniyoruz… Haydi hayırlısı bakalım.