Başlıkta “Dernekçilik” tabirinin yerine daha genel ve doğru bir ifade olan “Sivil Toplum” tanımını kullanacaktık ama daha çok bilinen ve kullanılanı tercih ettik. Malûm, başlık ilgi çekmeyince yazının okunma oranı düşüyor maalesef. 

Sivil toplum kuruluşları (kısaca STK diye bahsedeceğiz) hayatımızda giderek daha fazla yer alıyorlar. “Örgütlenme” kavramı yakın zamana kadar devletin ve toplumun bilinçaltında hoş çağrışımlar yapmadığından olsa gerek, bizde sivil toplumculuk çok uzun süre gelişemedi. Son zamanlarda bu konuda bazı yasal düzenlemelerle kolaylıklar getirilince STK’lar ivme kazandılar.

Türkiye gibi bir göç ülkesinde STK deyince ilk akla gelenlerden biri de gurbette kurulan hemşehri dernekleri oluyor ister istemez. Biz de bir Karadeniz gazetesinin İstanbul temsilcisi sıfatıyla kendi yöremizin dernekleri ve federasyonlarıyla yakın temas halinde olduğumuz için özellikle onların üzerinde inceleme ve analiz fırsatı bulabiliyoruz.

Hemşehri dernekleri, istisnalar hariç çok uzun yıllar mensuplarını bir araya toplayıp hoşça vakit geçirebilecekleri mekanlar olmaktan öteye gidemediler. Son zamanlarda ise yukarıda anlatmaya çalıştığımız yasal düzenlemeler ve zamanın değişip gelişen şartlarının zorlamasıyla daha farklı ve etraflı çalışmalar başlattılar.

Henüz Batı’daki düzeyine gelmesi için biraz zamana ihtiyacı olan STK’larımızın bu organizasyonları düzenleyebilmeleri için elbette belli miktarlarda finansmana ihtiyacı var. Bu finansman çok büyük oranda gönüllü yardımlarla karşılanıyor. Hali vakti yerinde olan dernekler için fazla bir problem yok, fakat onlar istisna teşkil ediyor ve derneklerin çoğu organizasyonları finanse etmekte hayli zorlanıyorlar.

Finansmana ihtiyacı olsun olmasın, bizim derneklerde bir “işlerini parasız yaptırma” sevdası sürüp gidiyor. Geçenlerde bizim yörenin bir vakfı, ünlü bir sanatçıya konser verdirerek bilet paralarını eğitime aktaracağını açıkladı. Biz de görev icabı gidip etkinliği takip ettik. Vakıf yetkilisi konuşmasında diyor ki: Değerli sanatçımız bizden bu iş için para almadı sağolsun. Salonun sahibi, bizim amacımızı duyunca para almayacağını söyledi, Allah razı olsun. Ses düzenini sağlayan şahıs da bir şey istemedi, Allah yedi ceddine rahmet eylesin.

Bunlar iyi hoş da, bir şey gözden kaçırılıyor gibime geliyor. Para denen kavram, insan hayatını kolaylaştırmak için icat olunmuş bir olgudur. Onu hayatımızdan mümkün olduğu kadar çıkarmaya çalışmanın işlerimizi kolaylaştıracağından, bize huzur ve mutluluk getireceğinden emin miyiz? Yukarıda örneğini verdiğimiz olayda verilmeyen paralar verilseydi, onlar zincirleme olarak bir yerlere gidecekti. O zincirde yer alan birilerinin bu paraya herkesten fazla ihtiyacı olmasın sakın? Bakalım da o zincirdeki ihtiyaç sahiplerinin hayır hasenat işleyecek durumları var mı?

Sorunlar bu kadarla da kalmıyor. Bir tek hayır kurumu siz misiniz bakalım… Ücretsiz konser veren sanatçıdan kendi ilçesinin, köyünün dernekleri de aynı şeyi isteme hakkına sahip değiller mi? Sonra madem o sanatçı bu güzelliği yapmış ve diyelim ki paraya pula ihtiyacı yok. Paraya pula ihtiyacı olan, sırf bu işlerden geçinen sanatçılardan da aynı şey istenecek, en azından hakları olan paradan daha düşük meblağa sahneye çıkmaları istenecek. Ne yapsın garibanlar?.. Ne yaparlarsa yapsınlar paragöz olacaklar…

Para öyle ata sözünde (kimin atasıdır, merak ederim) geçtiği gibi elin kiri falan değildir.Ekonominin dolaşım sistemini işleten kan gibidir, vücutta belli bir miktarda bulunması lazımdır. Azaltmaya çalışırsanız vücudun dengesini bozarsınız.

STK’ların başta hayır işleri olmak üzere olumlu faaliyetlerde bulunması kuşkusuz güzel bir şey. Ama bunları parasız, pulsuz yap(tır)maya kalkarsanız bir yerde tıkanırsınız. En iyi ihtimalle, bedelini ödemeden temin ettiğiniz hizmeti size verenin, ilerleyen zamanlarda verdiği şeye çok fazla değer yüklemesinin önüne geçemeyebilirsiniz. “Ben onlara şu iyiliği yaptım, bu fedakârlığı gösterdim de kıymetimizi bilemediler” der durur, siz de “ne var kardeşim, verdinse karşılığını aldın” diyemezsiniz.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
ömer yılmaz 13 yıl önce

Gerçekten yürekten kutluyorum sizi Bülent Bey.
Çok önemli birkonuya temas ettiniz. Tarihteki bir çok muhterem Zaat ların hediye almadıklarını biliyorum.çünkü bir çok mahsuru var.
Saygı ve selamlar.