Arap-İslam dünyasındaki son gelişmeler yalnız Türkiye`nin değil dünyanın da ezberini bozdu. Bu gelişmelerle;
 

1-Arap İslam aleminde Şii Sünni dengesi olduğu ve bu değişim dalgasının geleceğini anlamak için göz önünde bulundurulması gerektiğini,
 
2- Batının Arap İslam dünyasını anlayamadığı ve Oryantalizm’in iflas ettiğini,
 
3- ABD Brookings Institute’nün Ağustos 2010 araştırmasında ABD’nin dünyaya empoze ettiği İran ve Usame b. Ladin tehlikelerinin Arap İslam dünyasında hemen hemen hiçbir karşılığının olmadığı, birinci tehlike olarak ABD ve İsrail’in nükleer gücünü görüldüğünü,
 
4-İyi ve güvenilir lider olarak da Tayyip Erdoğan’ı gördüklerini, Obama’nın listeye bile girememiş olduğunu,
 
5- Türk dış politikasının doğru bir seyirde olduğunu, Türkiye’nin bölgeyle bağlarını artırmasını eksen kayması olarak yorumlayanların çuvalladıklarını anladık.
 
Bu verilerden yola çıkarak bütün dünya, tutum ve politikalarını gözden geçiriyorken elbette biz de bölgeyi yeniden okumalıyız. Bu bağlamda dikkat çekmek istediğim Gush Shalom Barış Hareketi kurucusu İsrailli sosyalist yazar Uri Avnery’dir.
 
Avnery 19 Şubat 201’ de “The Genie is out of the Bottle/Cin şişeden çıktı” başlıklı bir yazı yazdı. Yazının bazı bölümlerini Türkiye, Filstin-İsrail  ilişkilerine kafa yoranların dikkatine sunmak istiyorum. Bir başka İsrail, bir başka Ortadoğu mümkün olabilir mi? sorusunu sorarak Avnery’in yazısına bakalım.
 
“Cin, şişeden çıktı ve yeryüzünde onu geri koyacak bir güç yok. Halk hareketleri, Tunus’ta başladığında mahiyeti ve etkileri anlaşılamadı, siyasal ve sosyal bazı farklar nedeniyle diğerlerine sıçramaz diye düşünüldü. Arab dünyasının kalbi Sünni İslam’ın dini merkezi, Firavunlar ülkesi binlerce yıllık tarihi olan Mısır’da oldu. Onun da şartları farklı diye düşünüldü. Fakat şimdi; Arab ve Sünni olmayan İran’a da dahil olmak üzere bütün Arap dünyasına yayıldı. Cezayir, Bahreyn, Yemen, Ürdün, Libya ve hatta Fas.
 
Artık bu bizi çevreleyen yeni bir manzara. Bizim Siyonist babalarımız Filistin’de güvenli  bir cennet kurmayı planladıkları zaman, iki seçenekleri vardı.
 
Birinci yol; Batı Asya’da kendilerini beyazlarla (avrupalılar) yerliler arasında bağlantıyı sağlayan kişiler olarak gören Avrupalı fatihler şeklinde ortaya çıkabilirlerdi. Tıpkı Amerika’daki İspanyol fatihleri ile Anglo Sakson kolonistleri olduğu gibi. Haçlı seferlerinin kendi dönemlerinde yaptığı buydu.
 
İkinci yol kendilerini anavatanlarına dönen Asyalılar, Sami dünyasının kültürel ve politik geleneklerinin mirasçıları, ayrıca Avrupalı sömürüden kurtuluş savaşında bölgedeki diğer insanlarla beraber yer almaya hazır olan kişiler olarak görmekti.
 
Ben bunları 64 yıl önce, 1948 savaşının ortaya çıkışından yalnızca 2 ay önce bir dergide yazdım. Bu gün de hâlâ aynı şeyleri yazıyorum.
 
Tarihi bir dönüm noktasında duruyoruz. Önümüzdeki günlerde seçtiğimiz yön, İsrail’in gelen günlerindeki kaderini belirleyecek, belki de değiştirilemeyecek. Ve belki de en büyük tehlike artık bir seçim şansımızın olmaması, Netanyahu ve Liberman arasında devam eden basit kavgalarla vakit kaybediyoruz.  Ve biz bu saçmalıklarla uğraşırken yanımızdan tarih akıp geçiyor. 
 
Birkaç yarım akıllı talk show, "Araplar’ın" demokrasiler kurabileceği fikri hakkında espiriler yapıp dalga geçtiler. Öğretilmiş (şartlandırılmış) profesörler ve medya yorumcuları böyle bir şey olamaz, İslam’ın "doğası gereği",  anti-demokratik ve gerici olduğunu, söylediler. Arap toplumlarının Protestan Hıristiyan demokrasi veya orta sınıf için gerekli kapitalist temel ahlaka sahip olmadıklarını. En iyi ihtimalle, despotizmin bir başka türünü kuracaklarını söylediler. En genel kanı demokratik seçimler kaçınılmaz olarak, vahşi Taliban tarzı dinci yönetim ortaya çıkarır ya da daha kötüsü "İslamcı" fanatiklerin zafer yolunu açar, dediler.
 
Bunun bir kısmı, elbette, Mübarek’i desteklemek içindir.  Amerikalılar ve Avrupalıları ikna etmek için tasarlanmış kasıtlı propagandadır.  Ama en çok içten olarak: İsraillilerin çoğu gerçekten kendileri için sol Arapların, asıl amacı İsrail’i haritadan silmek olacak, katil "İslamcı" rejimlerin kurulmak istendiğine inanıyorlar.
 
Sıradan İsrailliler İslam ve Araplar hakkında hiçbir şey bilmiyor. Güvensizlik ve yanılsama ciddi bir sorun olarak Siyonist hareketin başlangıcına İngiliz emperyalizminin sancaktarı Theodor Herzl, Herzl Cecil Rhodes’a kadar geri gidiyor.
 
Arap halkı Siyonist hareketin, emperyalist dönemin sonuna doğru Avrupa`da doğmuş olduğunu ve bir Yahudi vatanı yaratmak için planlamış olduğunu düşünüyor,  bu trajik tutum, her zamankinden daha güçlü olarak devam ediyor.
 
Hepimiz için farklı bir yol önermek her zaman mümkündür. Bu Arap dünyasını ve ötesini sallayan olaylara İsrail’in tavrı bugün açıktır. Sıradan İsraillilerin birçoğu, Tahrir Meydanı`nda işkence karşısındaki Mısırlılar için kendiliğinden sempati duydu.
 
Tabii ki, bugünün Arap hareketlerin hiçbiri İsrail’i kucaklamak için can atmıyor. Bu bir ayı kucaklamak gibi olur. İsrail; Filistinlileri ezen ve mümkün olduğunca çok Arap toprağı kamulaştırmak için çalışan, dışarıdan bir sömürgeci, hemen hemen tüm Araplarca, anti Arap bir devlet olarak görülüyor. İnanıyorum ki, orada İsrail`in teknolojik ve diğer başarıları için sessiz bir hayranlık da var.
 
Ancak tüm halkların yükselişini devrim kızdırdı, tüm değişmez tutum, eski fikirlerin değiştirme imkânı vardır. İsrailli siyasi ve entelektüel liderler, bugün önümüzdeki yıllarda meyve verecek bir tohum atabilirlerdi, özgürlük, adalet ve onur için verdikleri mücadelede Arap kitleler ile dayanışma içinde olduklarını beyan etselerdi.
 
Tabii ki, bu tür ifadeler gerçekten yürekten gelmelidir. Buna Filistin halkına karşı olumlu tavrımız eşlik etmelidir. Şimdi Filistinlilerle barış, İsrail için bir defa daha hayati bir zorunluluktur.
 
Gelecek tek Avrupa veya Amerika ile değil. Geleceğimiz bize aittir. Devletlerimiz iyi ya da kötü, bu bölgede yer almaktadır. Ama, bu coğrafyada sadece politikaları değil temel bakış açılarını da değiştirmeniz gerekir. Özgürlük için insan yürüyüşüne katılmak gerekir.
 
Arap Uyanışı ay ya da birkaç yıllık bir mesele değildir. Cin şişeye dönmeyecek. Tahrir Meydanı`ndaki görüntüleri Musul`dan Marakksh’e bir yeni kuşak, gördü. Onları silmek mümkün olmayacaktır, hiçbir yeni diktatörlük kalplerinde yer bulamayacaktır. Benim rüyalarıma katılmaktan başka biz İsrailliler için daha çekici ve akıllıca ders hayal edemiyorum.”
 
Avnery’in ve benzerleri düşünürlerin yazılarının ve kitaplarının Türkçe’ye kazandırılması, iyi bir başlangıç olabilir…
 


Kaynak: Özgün Duruş
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.