Trabzonspor’u kuşkusuz bütün Trabzonlular canı gönülden seviyor ve destekliyor. Trabzonspor’dan başka hiçbir şeyi olmayan bu küçük şehrin havasını da yine bu takım belirliyor. Sokakların sevinç ve hüznü, o hafta oynanmış olan maç skoruna bağlı desek abartmış olmayız sanırım.  

Şimdi bu sevgiyi şehrin en küçük yapı taşı olan fertlere indirgeyecek olursak, bir maçın bitiminde hemen gelecek haftanın fikstürü kafada canlandırılır. Kısa bir beyin istişaresinin ardından zor ve kolay, iç saha dış saha karşılaştırmaları yapılır. Onlar deplasmana gidiyor, biz şu takımla iç sahada oynuyoruz gibi sorularımızı kendi kendimize cevaplarız. Üstelikte bu soruları çalışma esnasında birkaç kez, yer ve zaman gözetmeksizin tekrarladığımız olur. Günlük hayatımızda Trabzonspor’dan başka hiçbir şey düşünmediğimiz gibi gelecekle ilgili yeni bir planda yapamayız. İstisnalar hariç elbette.  

Fertlerden aileye geçiş yaptığımızda, hanımlarımızın ve çocuklarımızın hakkını ne denli gasp ettiğimizi, kendimizi onların yerine koyarak ancak anlarız. Düşünsenize bir hafta sonu gezmeye gidileceksek Trabzonspor’un maçı dikkate alınarak plan yapılır. Ya da “saat akşam on dokuza yetişilecek” diyerek duyguları kursakta bırakarak aileyle kısıtlı vakit geçiririz.

Trabzonspor sevgisinin bu seviyeye yükselmesi, Trabzon halkı açısında bence çok sakıncalı bir durumdur. Gözlerini bordo mavi renklerin kör ettiği toplumumuz üretkenlikten de bir o kadar uzaklaşıyor demektir. Bunun bir de sağlık yönü var. Aşırı heyecan bizleri tünelin karanlık merkezlerine doğru sürükler de bunu başa geldiğinde ancak anlarız. Geçirilen kalp krizini yazıma örnek olarak taşımak istemezdim fakat gerçekler acıdır. Aşırı sevgi ve aşırı hüznün ardından yaşa başa bakmadan gelip bizleri bulabilir bu melet.

Ne olursa olsun sevginin bu denli ileri gitmesini bir şekilde durdurmalıyız. Gerekirse psikolojik destekler alarak yaşantımıza yeni yönler vermeliyiz. Esiri olduğumuz bu sevgi, Allah muhafaza bizleri uç noktalara sürükler de haberimiz olmaz. Tam da bu noktada Trabzonspor’umuzun neden iç sahada maç kazanamadığının yanıtını bulabiliriz. Aşırı sevgiden dolayı futbolcularda etkileniyor ve stres yapıyorlar. Rahat olmadıklarından panikliyor ve istedikleri oyunu sahaya yansıtamıyorlar. Bu benim görüşüm elbette.

 Takımımızın gücünü hepimiz tahmin edebiliyoruz. Şimdiye kadar gelinen seviyeyi en iyi şekilde değerlendirmek gerek. Diğer, bol yıldızlı takımlar sapır sapır dökülürken, Trabzonspor’umuzun kafaya oynaması elbette bizim açımızdan başarıdır. Bu şartlarda gelen şampiyonluk, bulunan altın gibi olur elbette. Ama gerçekleri de göz ardı etmememiz gerek diye düşünüyorum. Birçok takımın harcadığı tonlarca parayı bizler harcamadan geldiğimiz seviye sizce de çok iyi değil mi?

Kendimizi kesinlikle bu yılın sonundaki sonuca alıştırmalıyız. Olgun düşünerek adımlar atmalı ve hayat devam ediyor demeliyiz. İkinciliği ve üçüncülüğü de başarı olarak görmeliyiz ve sonunda maç deyip kendimiz frenlemememiz gerek. Abartılı sevgimizin itici olmasını engellemeliyiz. “Bize her yer Trabzon” derken başkalarını rencide etmekten kaçınmalıyız. Sonuçta ipi göğüsleyen tek bir takım olacaktır. Umarım o takım da biz oluruz.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.