Gurbette yaşayan Şalpazarlıların, dernekleşme çabaları ve bu sürecin başarı ile devam ettirilmesi, genel amaçları itibariyle önemli sonuçlar doğurdu. Demokratik teammüllerin en küçük uygulama ve özümsenme alanı olarak derneklerimiz, köylerimizde ve ilçemiz bazında, insanlarımızın biraraya getirilmesi, yardımlaşma ve dayanışma halinde olabilmelerinin sağlanması çabaları başarılı sayılır.

Ancak, sadece kitlelerin bir araya getirilmiş olması, nihai olarak toplumsal faydaya dönüşmüyorsa, sadece birarada olmak yeterli görülürse ve bu insanlara yeni ufuklar açılamaz ise, Dernekleşmenin sadece “birarada olmaktan ibaret” bir faaliyet olduğu algısı topluma yerleşir ki; esasında mevcut durum hemen hemen de böyledir.

Bendeniz, artık bu sürecin sonunda olduğumuzu, sayısal anlamda kalabalık olmak yerine, nitelik olarak başarı ve fayda sağlayacak başlıklar altında faaliyetlerimizi sürdürerek, yine hemşehrilik bilincini, dayanışma ruhunu canlı tutarak, kitlelerin önüne yeni çıkış yollar sunulması gerektiğine inanıyorum.

Şalpazarı Eğitim Kültür Sanat ve Turizm Derneği’mizin çıkış noktası bu olmuştur. Toplumsal öncelik olarak gördüğümüz konularda yoğunlaşmak, enerjimizi ve olanaklarımızı bu amaca hizmet etmeye yönlendirmek önceliğimiz olacaktır.

Eğitim, Şalpazarı için çok önemli ve sorunları olan bir alandır. 25 sene öncesine göre kıyaslanamayacak oranda genel sorunlarını çözmüş olmasına rağmen, akademik sonuçlar, iletişim ve donanım konularında ciddi eksikler görüyorum.

Bir kere, Şalpazarı küçük bir yerleşim ve iletişim-etkileşim mevzuunda mevsimsel değişkenleri mevcut. Yaz aylarında oldukça kalabalık ve hareketli iken, yılın uzunca bir diliminde kendi yağıyla kavrulmaya çalışan, göç vermeye devam eden memleketimiz, eğitimciler ve öğrenciler için çok cazip koşullara sahip değil. Bilgili ve sınavsal başarılarla bile liselerden mezun olan bir genç, yüksek öğrenim için ayrıldığında, başta uyum olmak üzere, çok ciddi donanım eksikliği yaşıyorlar.

Bizler, bu tür eksiklerin giderilmesi noktasında sorumluluk almak durumundayız. Eğitimi, sadece öğrenmekten ve sınavlarda başarılı olmak gayesiyle alınmadığını, bir öğrencinin, teknik ve sosyal donanımını da geliştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Dünyanımızın, iletişim araçlarının çok hızla gelişmesinden ve bunun sonucu etkileşimlerden dolayı başdöndürücü hızda geliştiği ve dönüştüğü çağımızda, hayata hazırladığımız öğrenciler ve öğretmenlerinin de farklı bölgelerle ve insanlarla iletişim halinde olmaları için çaba göstermek istiyoruz.

Bunun yanında, okullarımızın da fiziki koşulları bakımından iyileştrirlmesine katkıda bulunacak çözümleri hem önermek hem de katkı yollarını bulmak arzusundayız. Eğitim çağındaki çocuklarımızın ve gençlerimizin, ilçemiz dışında, hatta yurtdışında yeni insanlar, şehirler tanımlararı, yabancı dil eğitimlerine imkanına sahip olabilmelerini, üretim araçlarını ve süreçlerini yerinde görmelerini temin etmek, bilimsel araştırma merkezlerini tanımalarını, başka kültürler ve coğrafyalarda ilişkiler kurmaları için zemin oluşturmak gayretinde olacağız.

Bütün olumsuz koşullara rağmen, İlçemizden başarıyı yakalamış değerli insanlarımızın sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Geçirdikleri akademik evreler, ifa ettikleri ve etmekte oldukları görevler, yeni neşiller için güzel ve motive edici pozisyonlara sahip bu değerlerimizi, yıllar sonra da olsa buluşturma gayretlerimiz olacaktır. Bu etkileşimlerden ortaya çıkacak sinerji, bizlerin hayata bakışında ve tutunmalarında çok pozitif sonuçlar doğuracaktır.
Kaldı ki, eğitim sadece okullarda değil, hayatın her alanında vardır ve önemlidir. Dar kalıplara sıkıştırlmış yaşam biçimleri, toplumsal gelişimimizi de olumsuz yönde etkilemektedir. Hızla hayatımıza giren kolaylıklar, ulaşım imkanları, araç gereçler, televizyon ve gazeteler ve en önemlisi de internet sayesinde, yaşam tarzları ve ekonomik ve sosyal sorunların üstesinden gelebilmek, sürekli bir eğitimle mümkündür. Aksi halde, her yenilik, hayatımızı kolaylaştırabilecek her meta, kültürel birikimlerimize ve sosyal ilişkilerimize darbe vuran “sinsi düşman” olarak algılanabilir ki, bu durum toplumumuzu daha bireysel, daha dışa kapalı yaşantılara sevkedebilir. İşte dernekçilik anlayışımız, tam da bu noktada temsil ettiği topluma yeni ve toparlayıcı çıkış yolları sunmak içindir. Bu özgür ve cesur hareket kabiliyeti, temsil ettiği kitlelerden aldığı ” sivil toplum insiyatifi” gücüne haiz olmasındandır.

Şalpazarının kendine özgü bir kültürel yapısı vardır; Müziği, dili-şivesi, giyim kuşamı, kendine has horonu, yaylacılık geleneğine bakışı ve hayata geçirme tarzı çok farklı ve özgündür. Kısaca “AĞASAR” kültürü dediğimiz, yüzyıllara dayanan ritüelleri , tarihi ve gelenekselliğinin cazibesi hala mevcut olan kültürel birikimlerimizin anlaşılması, korunması, yaşanması, nüvesini bozmadan ve zenginleştirilerek gelecek kuşaklara aktarılması çok önemlidir.
Ağasar özgün kültürü, sadece kemençe –horon eksenine sıkıştırılamayacak kadar derinliği olan bir sosyal dokudur.Sadece folklor ekipleri, kemençe, horonla yapılan temsiller, etkinliklerle kamuoyunun karşısında olmak, kamuoyunda olumsuz algılamalara sebep olduğunu görüyoruz. Yöresel kanallarda sunulan, sosyal paylaşım ortamlarında sadece eülence olarak çalınan söylenen müzik geleneği algısı da Şalpazarı ve karadeniz için olumsuz ve gerçeklerden uzaktır. Kültür, sadece müzik değil, enstrüman değildir ama KEMENÇEmiz ve HORONumuz, diğer toplum kesimleri için bizi en kolay betimledikleri unsurlardır.

Kaldı ki müzik, toplumsal keder ve karamsarlık dahil, bilumum duygularımızın dışa vurumudur. Sadece müzik-folklor da değil, görsel ve plastik sanatların her alanında da başarılı hemşehrilerimiz, yazar-çizer, şair … bir çok yerde sanatla haşır neşir insanlarımız tanıyoruz. Ne yazık ki, asıl kültür-sanat üretkenliği temsil eden bu kesimlerle hemhal olmuş değiliz. Mevcut durum, sadece “kültür-sanat tüketiciliğinden” ibarettir. O halde, öncelikle bu iki konu dahil, temsil noktasında kültürel envanterimizi sunarken, çeşitlilik ve üretkenlikte daha hassas olmak durumundayız.

Müzisyen ve sanatçılarımız, artık mesleğine dair her türlü eğitimi almalı, alt yapılarını ve kendi repertuarlarını oluşturmalıdırlar. Bizler de, bu imkanları onlara sunmanın yollarını aramak için dernekçilik yapıyoruz ve onlarla beraberliğimizi, sahne-protokol-salon ekseninden çıkarıp, kendilerine de sorumluluklarını hatırlatmak, gereğini beraber yapmak istiyoruz.
 
Biliyorsunuz, dünyanın turizm refleksleri çok çeşitlendi. Sadece deniz-kum değil, artık eğitimden maceraya, buzullardan, okyanusların derinliklerinden ( bizim için en önemlisi de bu) dünyanın yükseklerine kadar her türlü coğrafya, artık Düğnya Turizminin odağındadır. Hatta, yüksek coğrafyalar daha ön sıralardadır. Bizim de şansımız odur ki, dağlarımız, yaylalarımız, müthiş güzel ve çok çeşitli bitki örtümüz mevcuttur. Bence dünyanın bir çok bölgesinden farkımız, bizim dağlarımızda olmayan tek şey “ISSIZLIKtır”; biz buna sürekli “ŞENLİK” diyebiliriz. İşte bu sempati, doğallık, iç ve dış turizm hareketlerinin bölgemize yönelmesi için en önemli avantaj olacaktır.

Turistin görmek istediği sadece deniz, dere, tepe değildir; içindeki yaşam unsurlarını da anlamak ve paylaşmak ister. Bizim bu şansımız fazlasıyla mevcuttur. Geceleme oranları çok düşük olan Karadenizde, Turistin daha uzun süre kalması, geceleme sayısının (kişi başına) uzatılması için ciddi çalışmlara ihtiyacımız var. Bunların başında altyapı geliyor diye düşünebilirsiniz. Oysa, altyapı bir zorunluluktan dolayı ihtiyaç haline gelmişse önemlidir. Yani, konaklama tesisleri, yollar, parkurlar vs. yatırımlar, yoğun bir talep neticesinde, ihtiyaca cevap vermek için yapılıyorsa, işte turist-turizm algısı ve potansiyeli yatırıma dönüşmüştür diyebiliriz. Yoksa, turist gelir nasıl olsa diyerek dev tesisler kurup, yıllarca çürümeye terketmek hiç de verimli bir yatırım değildir.

Şalpazarımızın turizm potansiyelini ve bu konuda yapılması gerekenleri, bölgemizden ayrı değerlendiremeyiz. Asıl, bütün bölgemizdeki turistik potansiyelden ve katma değerden pay alabilmek önemlidir. Tam da bu noktada, toplumsal turizm bilincini geliştirmek, en önemli yatırım ve sermayedir...

Genel olarak Doğu Karadeniz bölgesinin mevcut durumları aynıdır. Bu bütün üzerinden hareketle, Şalpazarı olarak üzerimize düşenleri, yapılanları ve yapılması gerekenler için Devletimizin kurumları mevcuttur, ilgililer yapğsın diyebiliriz…. Ancak, bu konuda toplumsal talep ve baskılar daha önemlidir. Taleplerimizin karşılık bulması bakımından, Derneğimiz çok önemli bir yer tutacaktır.

Sosyo ekonomik gelişmişlik, canlı bir turizm faaliyetiyle çok daha yükselebilir. Turistten korkmaya, çekinmeye, turistin (özellikle yabancı turistler içi) kötülüğün kaynağı gibi gösterilmesine hiç mahal yoktur. Burada da, yukarıda ifade ettiğim, “toplumsal ve sürekli eğitim” anlayışının önemi bir kez daha karşımıza çıkıyor. Turim potansiyelimizi geliştiriken , gelirimizi artırıurken, istihdam sağlarken, sürdürülebilir bir ivmeyi de yakalamak ve muhafaza etmek şarttır. Yoksa, bu durum kısa bir macera ve hüsrana dönüşebilir. Burada eğitim, eğitim, eğitim ve toplumun bakış açılarını çeşitlendirme gayretlerimizin devamlılığı şarttır….

Derneklerimizin, aynı zamanda sivil toplum örgütü olarak kendini ifade edebilmesi için, mali ve idari yapılarının da güçlü olması gerekir. Bunu yolu da, her bakımdan güçlü ve donanımlı üye paısından, bütün üyelerimizi ve yakın kamuoyumuzu harekete geçirecek projelerden, çalışmalardan geçer. Tanıtımları sürekli kılmakta başarılı oluyoruz. Ancak, bu tanıtımların geri dönüşü noktasında net değiliz. Nesnel sonuçlarımız, ölçülebilir donelerimiz olmayınca da, yerimizde saydığımız durumu hasıl oluyor. Bu da, hemşehrilerimizin süreçlere katılımında sıkıntı yaratıyor; hepsi birbirin aynısı olarak görülüyor. Buradan kurtulmanın yolu, kadroların ve katılımcıların, öncelikle bu faaliyetlerin amatör diyebileceğimiz, gönüllülük temelinde olduğunu idrak etmesi önemli. Aksi halde, koltuk savaşları, itibarsızlaştırma vaziyetleri kontrolsüz bir mecraya götürüyor bizi.

Birlik beraberlik naraları atarken, sesimizi biraz kısmamız, projelerden, yeni icraatlardan bahsederken sesimizin duyulmasına vesile olur ki, asıl amaçlarımızı herkes daha iyi duysun. Birlik beraberlik vurgusu, bir amaç değil, mevcut veya muhtemel sorunlarımıza alternatif çözümler sunmak için, sivil toplum örgütleri olarak özgür ve dirençli kalabilmek için, sesimizi daha gür çıkarma cesareti verecek bir araçtır bence.

Bütün eğitim, kültür-sanat ve turizm gönüllülerini aramızda görmek istiyoruz.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
AHMET BEKTAŞ 13 yıl önce

OKUL ARKADAŞIM HASAN KESKİNE İÇTENLİKLE KATILIYORUM....ÖZELLİKLE GURBETDEKİ DERNEKLERİMİZİN İŞ-EĞİTİM-SAĞLIK-YERLEŞİM KONUSUNDA YENİ GURBETE GİDENLERE YARDIMCI OLMASINI BEKLİYORUM???BU SAYEDE BİRLİKDEN KUVVET DOĞAR???TÜM GURBETÇİ ŞALPAZARILI HEMŞERİLERİME BAŞARILAR-MUTLU YARINLAR DİLERİM

Editörün notu: Yorumunuz için teşekkürler sayın Bektaş. Küçük harflerle yazarsanız memnun oluruz. Saygılar.