Ülkemizde tapu ve kadastro uygulamaları tarih boyunca bitirilememiş ve hala devam etmektedir. Bu aslında akıllara şu soruyu da getirmektedir: Türkiye’nin yüzölçümü aslında ne kadardır? Tapu ve kadastro ölçümleri tamamlanmamış ve hala devam ettiğine göre bizlere öğretilen yüzölçümü acaba doğru mudur?

 
Karadeniz bölgesindeki kadastro uygulamaları son yıllarda hızla devam etmektedir. Bu uygulamalar yapılırken bölge halkının gurbette olması ve bir çoğunun memleketle ilişiği bir kaç yılda beş on gün bölgesine veya köyüne tatile gitmesi ile sınırlıdır. Bölgede yaşayan köylülerin çoğunluğunun yaşlı, emekli olması ve kış ayları ise bu insanların da bir çoğunun kapılarını kilitleyip kentlerdeki çocuklarının yanına gidip ikamet ettikleri malumunuzdur.


Köylerdeki uygulamalar yapılırken köy muhtarlarına bilgi verilmektedir. Fakat bu bilgiler çoğu zaman eksiktir. Köy muhtarları da bu eksik bilgiler ile hane halklarını bilgilendirmekte olup kadastro uygulamaları gerçekleşmeye başladığında işin gerçek yüzünü hep birlikte öğrenmeye başlamaktadırlar. Çoğu zaman ise iş işten geçmiş olmaktadır. 

Karadeniz bölgesinin tropikal iklim yapısı vatandaşın tarlalarını boş bıraktığı zaman yaklaşık on beş yıl içinde kendiliğinden ormanlaştırmaktadır.

Karadeniz köylüsü kışlık odun ihtiyacını ve yakacağını evine yakın bir yerden sağlamak için yıllar içinde sarp, dik, engebeli, eğimi yüksek ve tarıma elverişli olmayan kendi tapulu yerlerinin belli bölümlerini kendisi ağaç dikip ormanlaştırmıştır.


Karadeniz köylüsü yine kışları kar çok yağan bölgelerde çığ faciası yaşanmasın diye ve yazın çok yağmurlarda toprak kayması olmasın diye bu tip felaketler oluşabilecek arazilerini kendisi ormanlaştırıp önlemini almıştır.


Bir çok Karadenizli ise hayatını idame ettirmek için gurbete göç etmiştir. Ekip dikemediği boş bıraktığı ata yadigarı tapulu toprakları bu yüzden kendiliğinden ormanlaşmıştır.


Bu ve bir çok nedenle Karadeniz bölgesinde araziler ormanlaşmıştır.


Gel gör ki bölge halkı yıllar sonra ülkenin genelinde başlatılan tapu kadastrosuz yer kalmasın çalışmasıyla ormanlaştırdığı, kendiliğinden orman olan yerlerini veya kendi dikip orman ettiği tapulu yerlerini üzerinde orman yetişmiş olduğu için elinden uçup gittiğini yerlerinin devlete geçtiğini fark ettiğinde aslında yapacak hiç bir şeyi de kalmamış oluyordu. Bundan sonrasını ancak mahkemelerde derdini hakimlere anlatacaksın, iyi avukatlar tutup hak arayıp kaybettiğin tapulu arazini devletinle mücadele edip tekrardan geri almaya çalışacaksın. Bu işlerin ne kadar uzun ve çetin olduğunu herkesin bilmesi lazımdır ve bu mahkemelerde kazanma şansın da çok az olabilmektedir.


Öyleyse işin başından bu uygulamalar yapılırken halkın doğru bilgilendirilmesi gerekmez miydi? Halka elindeki tapulu topraklarını kaybetmeden nasıl bu uygulamaların yapılacağı bir kaç yıl öncesinden anlatılamaz mıydı? İyi niyet olsa idi bunların hepsi anlatılabilirdi. Ne var ki bu işi yapan şirketler kadastro yaptıkları bölgedeki işleri bitirmeden ödemelerini alamayacaklarını bildiklerinden halkın bilinçlenmesi de ne idarenin, ne ihaleyi alıp iş yapan müteahhit firmaların işine gelmiyordu.


Bölgede bir çok yerde kadastro uygulamaları bitirildi. İnsanların kendi tapulu toprakları orman olduğu için devletleştirildi. Kendi toprağı olmayan boş arazi tarlası kenarında bulunan çok az vatandaş ise boş arazi olduğu için veya ormanları önceden kesip tarla yaptığı için ödüllendirildi. Kendine ait olmayan toprakları üzerine tapulandırdı.

 
Haksız uygulamalar aldı başını gitti. Bölgeden bizden başka bu haksızlığa sesini çıkaran, sesini yükselten de olmadı. Sanki herkes halinden memnun gibi. Oysa benim bir metre toprağım gitmedi ve bir metre toprağım da artmadı. Hepsi iki dönüm yerim de köyümde yok. Ama yapılan haksızlık ve giden tapulu yerlere içim yanmaktadır. Kaldı ki baba yadigarı taş evimi bile milli eğitimle mahkemelik olup kazanarak tapumu almış bir vatandaşım. Yüz yıllık tapulu evimi bile elimden almaya kalktılar.


Şimdi sormak isterim ey Karadeniz köylüsü, elinden alınan bu yerler artık senin midir?


Yarın bir başkası bu yerleri ormaniyeden kiralayıp tel örgüleri köyünün içine çekerse güvencen, yaptırımın var mıdır?


Yarın bu yerler dere yataklarındaki elektrik santrallerine verilirse,


Yarın mezralardaki hayvanlarını otlattığın otlakların başkasına kiraya verilip tel örgüler çekilirse,


Yarın bu araziler belli olmayan şirketlere verilirse, bu şirketler bu bölgelerde maden v.s. çıkaracağım derse. v.s v.s....


Yaptırımın veya güvencen nedir?


Peki elinden dededen kalmış babadan sana bedava geçmiş para ödemediğin için önem vermediğin bu tapulu arazilerin için bugün hangi mücadeleyi verdin veya veriyorsun? Bir çoğunuz yerleri elinden alınıp devletleştirildiği için daha mahkemeye bile müracaat etmediniz. Bir de çok gariptir ki şöyle kandırılmaktasınız:


İleride 2 B Uygulamasına Geçeceğiz. Yerlerinizi Size Geri Vereceğiz. 

Bu yalana nasıl inanmaktasınız? 2 B uygulamasında orman vasfını kaybetmiş, üzerinde ikamet eden veya ekip biçilen yerler için tapularının dağıtılacak olduğundan haberdar değil misiniz? Senin yerin orman vasfını kaybetmemiş ki. Senin yerin ormanlaştığı için devletleştirilmektedir. 2B uygulamasında yerleri geri alabilmen için devletin el koyduğu yerlerini orman vasfından çıkarman gerektiğini biliyor olmalısınız. Bu işin Türkçesi ormanları talan edip orman olmaktan çıkarman demektir. Ki bu benim bölge insanımın yapmadığı ve yapmayacağı bir davranıştır. Aksi olsa idi kendi tapulu arazisini ormanlaştırır mıydı?


Aslında bu konuyla ilgili yazılacak o kadar çok şey var ki, belki bir kitapta bunları toplamak lazımdır. Ben bölgenin yetiştirdiği bir insan olarak bölge halkımızın elinden alınan tapulu ama ormanlaşmış yerlerinin nasıl devletleştirildiğini kendi özeleştirimi da katarak insanlarımızın bilgisine sunmaya çalıştım. Bundan sonrası bölge halkının birlikte hareket etmesine veya tek tek mücadeleden vazgeçmemesine bağlıdır.


Yazımı bitirmeden önce yerleri devletleştirilen bölge halkıma şu soruyu sormak istiyorum. Acaba İstanbul veya diğer şehirlerdeki bir kaç yüz metre arsanızı devlet devletleştirseydi ne yapardınız? Babanızın, dedenizin size emanet ettiği onlarca dönüm yerlerin bugün maddi bir değeri olmayabilir, yarın bu yerlerin değerinin ne olacağını biliyor musunuz? Veya siz size kalan mirası çocuklarınıza nasıl emanet etmiş oluyorsunuz.

                                                                                         

dailymotion.com/video/xkhpx6_www-salpazarihaber-com_news

 

 

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
hasankeskin 13 yıl önce

Tapu Kadastro çalışmaları esnasında, , yöreye ve medeni hayata katkısı ya da menfi etkileri konularında kamuoyunun yeterince bilgilendirilmemiş olması, çalışma sonunda ortaya çıkardığı acı sonuçları sebebiyle kanayan yara haline dönüştü. Kenan Aydoğdu'nun her açıdan konuyu masaya yatırmak için hazırladığı tv programlarında, Harun bey ve katılanlar görüşlerini aktarmışlardı. Başarılı ve etkili programlardı. Ne yazık ki, Kenan beyin uzun zaman ekrandan uzak kalmasına da sebep olan bu irdelemelerin, ilgili kamuoyu tarafından pek de kaale alınmadığından yakındık uzun süre.
Bu sene, bulunduğum memleket ortamlarında ne zaman bu konuyu açsam, hemen karşı manevraya maruz kaldım. Gördüm ki, sorun artık MARJİNALLEŞMİŞ; muhatap gördüğümüz merciler, %60'ın üzerinde oyla, bu konuda mağduriyet yaratmadıklarının tescillendiğini düşünüyorlar. Muhtarlarımız duyarsız, siyasilerimiz ilgisiz. Başka bahara kaldığına inandığım çözüm süreci, kara saplanmış gibi. Şahsen de mağdur olmama rağmen...

Avatar
arslan günay 13 yıl önce

sıkılma be harun kardeşim benimde ormanım var köyde ve o orman benimdir kimsede alamaz .oralarda hala orman kanunları geçerli be kardeşim.