salpazarihaber.com
2013-12-12 19:42:09

Üniversite bizi bozar mı?

Bülent Şirin

bulentsirin1967@gmail.com 12 Aralık 2013, 19:42

Günümüzde bir yerleşim biriminde üniversite ya da yüksekokul açılması büyük nimet sayılır. Bu büyük şehirlerin müreffeh semtleri için bile böyleyken, gelişmeye muhtaç yerler için rüya gibi bir şeydir. O yüzden siyaset ve sivil toplum kurumlarının vaatlerinden de; ideallerinden de eksik olmazlar.

Tabii bizim Şalpazarı ve diğer ilçeler için de aynı şey geçerlidir. Uzun zamandır ilçeye yüksekokul ya da üniversiteye bağlı bir fakülte kazandırılması gerektiği konuşulur ama bir türlü icraata geçmez. İcraata geçmediği gibi bildiğimiz kadarıyla bugüne kadar ciddi bir hamle de görülmedi.

Kimseyi itham ettiğimiz ya da suçladığımız yok, yanlış anlaşılmasın. Bunun öyle kolay bir şey olmadığının herkes kadar biz de farkındayız elbet. İnşaallah önümüzdeki dönemlerde diyelim. Biz meselenin başka bir tarafına bakmak isteriz:

Fazla yüksek sesle dillendirilmese de bu ideale karşı çıkanlar da var. Gerekçe de açılacak bir yüksekokul ya da fakültenin bölgede ahlakî bozulmaya sebep olacağı iddiası.

Bu, son derece problemli bir görüştür. Nereye yapılsa büyük bir hareket getiren böyle bir yatırımın sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel getirileri ortadadır. KTÜ'nün Trabzon'a günde 1,2 milyon lira (eski parayla 1,2 trilyon) enjekte ettiğini geçenlerde bir gazeteci arkadaş yazmıştı. Sadece kuru para değil mesele, birçok kültürel kazanım da söz konusu.

“Maddi değil, manevi yönden endişeleniyoruz” itirazı gelebilir haklı olarak. Bir yüksekokul gelmesiyle bozulabilecek bir ahlak yapımız varsa, sorun gelecek olanda değil bizim ahlak yapımızdadır o zaman. Bu açıdan baktığımız takdirde uzun yıllardır hayatımızın içinde olan televizyon ve internet bize yapacağını yapmıştır zaten. Ahlak yapımız güçlüyse -yoksa değil mi diyorsunuz?- ne üniversite ne de başka bir şey herhangi bir dejenerasyona sebep olamaz. Endişe edecek bir durum yoktur.

Tabii problemin ana kaynağı üniversite değil üniversiteyle bölgeye gelecek olanlar olarak görülmektedir. Yani “dışarıdan” birileri gelecek, o birileri de mutlaka ahlakî yönden biraz “gevşek” gençler olacak, onlar da bizim milleti yoldan çıkaracak.

Kimse kusura bakmasın, “her türlü kötülüğün dışarıdan geldiği ya da geleceği” mantığından hareket eden bir görüştür bu. Yani biz çok iyiyiz, mükemmeliz, kendi dünyamızda mesut bahtiyar yaşayıp gidiyoruz, dış dünyada ise -mutlaka kötü olan- yabancılar var, onları da içimize sokmamak lazım ki o kötülükleri getirip bize bulaştırmasınlar.

Yine kimse kusura bakmasın, bu görüşün bir tarafı daha var. O da şu: “Yabancılar”ın gelip gitmediği, içine kapalı bir yerleşim merkezinin gelişme-kalkınma imkân ve ihtimali yoktur. Üniversite gelsin gelmesin bu gerçek değişmez. İtiraz edenlerin gerekçeleri üniversitenin kendisi değil, yabancıların gelmesi olduğuna göre bu görüşün sahipleri farkında olmadan da olsa Şalpazarı’nın gelişip kalkınmasını istememektedirler.

Gurbette yaşayan hemşehrilerimiz kendilerine bir soru sormalıdırlar. Memleket hakkında aslında ne istemektedirler? Ziyaret amacıyla memlekete gittiklerinde daha müreffeh bir yer bulmak mı yoksa hatıralarıyla yoğrulmak mı? Tercihimiz birinci seçenekse memleketin bıraktığımız gibi kalması mümkün değildir. Daha iyi bir yol istiyorsak, inek otlatırken üstünde oturup türkü söylediğimiz taşı yerinde bulamamayı da göze almalıyız örneğin. Yok, “o taş orada dursun, ben her geldiğimde bakıp bakıp ağlayacağım” diyorsak yolu unutacağız. Bu çok basit bir örnek. Ben de Şalpazarı’na gittiğimde üç yıl okuduğum -ve hâlâ rüyalarıma giren- tarihi ilkokulu göremiyorum artık.

Toparlayalım: Eğer memleketin az ya da çok kalkınmasını, daha müreffeh bir hale gelmesini istiyorsak mutlaka dışarıdan birileri gelip gidecek. İster üniversite olsun isterse başka bir yatırım. Bu kaçınılmaz. Ahlâkımız sağlamsa bir şeycik olmaz. Zayıfsa sorun bizdedir, gelip gidende değil. O zaman el âleme kabahat bulacağımıza kendimizi rehabilite etmemiz lazımdır.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.